ÇANAKKALE: GÖĞSÜNÜ SİPER EDENLERİN DESTANI
- Yusuf Aydın TAŞTEKİN
- 18 Mar
- 2 dakikada okunur

Tarih, kana bulanmış sayfalarını aralıyor. 15. ve 16. yüzyıllardan itibaren dişine kan değmiş aç kurt misali zayıf gördüğü her coğrafyaya saldıran emperyalizm, Sanayi Devrimi ile azgın bir nehre dönüştü. Aç gözlü Batı, medeniyet naraları atarken medeniyetin bizatihi kendisini çiğniyor, zalim pençeleriyle dünyayı lime lime ediyordu.
İngiltere… “Güneş Batmayan İmparatorluk” dedikleri ülke, gözlerini Hindistan’a, Mısır’a, Sudan’a dikmişti. Afrika’nın bereketli topraklarına kana susamış sırtlanlar gibi saldırıyordu. Fransa… Cezayir’i, Tunus’u, Fas’ı demir pençeleriyle kavramıştı. İtalya… Libya’ya çöreklenmişti. Ve daha niceleri… Sömürü hırsıyla kudurmuş vahşiler, dünyayı yağmalarken insanlığı da boğazlamaktaydılar.
Lakin hırsları, iştahlarından büyüktü. Kanla beslenenler, ganimeti paylaşma kavgasına düştü.
Dünya, İtilaf ve İttifak diye ikiye bölündü. Ortalık bir harabeye döndü. Güçlüler kapışıyor, zayıflar eziliyordu.
Tarih: 28 Temmuz 1914.
Avusturya-Macaristan Veliahtı Franz Ferdinand vuruldu. Ama bu yalnızca bahaneydi! Asıl savaş zaten kapıdaydı. Bir kıvılcım, dünya savaşının fitilini ateşledi. Ve Osmanlı…
Altı asırlık çınar, yıllardır cepheden cepheye koşmaktan yorgundu. Dizleri titriyordu ama düşmemişti! Hasta adam diyerek tahkir ettikleri Osmanlı'yı tarihin mezarlığına gömmek istiyorlardı. Fakat biliyorlardı ki, bu milletin şah damarı İstanbul'du.
Ve onu kesmek için Çanakkale’ye yöneldiler.
Göğü yırtan top sesleri, ufku kül rengine boyayan dumanlar… Dünyanın en büyük donanması Çanakkale Boğazı’na demir atmıştı. 18 dev savaş gemisi, Osmanlı’nın tabyalarına ölüm kusuyordu.
"Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi…"
Ama bilmiyorlardı ki Çanakkale geçilmezdi!
O esnada Seyyid Onbaşı…
Tabyalar bombalanmış, arkadaşları şehit düşmüştü. Top mermisini kaldıran vinç sistemi parçalanmıştı. Lakin o, imanının gücüyle sırtladı 276 kilogramlık mermiyi. Ya Allah! dedi, tek başına namluya sürdü ve ateşledi. İngiliz Ocean Zırhlısı, aldığı darbenin ardından manevra yaparken Nusret Mayın Gemisi'nin döşediği mayınlara çarptı ve sulara gömüldü.
O gün yalnızca bir gemi değil, emperyalizmin yenilmezlik efsanesi de batıyordu!
Denizden geçemeyeceklerini anlayan İtilaf Devletleri, bu kez Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yaptı. Kara savaşları başlamıştı. Toprak, şehit kanıyla sulandı, gök barut dumanına boğuldu.
Mehmetçik, siperlerde göğsünü siper etti, mermilere etten duvar ördü. Bir siperin içinde vurulan, diğer siperdeki kardeşini yalnız bırakmadı. Toprak, vatanı uğruna can verenlerin teriyle ıslandı.
"Bomba şimşekleri beyninden inip her sipere,
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin!"
Zalimin çelikten tabyaları vardı, Mehmetçik'in imanı.
Düşman topları, Mehmetçik'in cesareti karşısında eridi.
Düşman süngüleri, Mehmetçik'in imanı karşısında eğildi.
Ve Çanakkale geçilemedi!
Çanakkale, yalnızca bir savaş değil; bir milletin varoluş destanıdır. Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Çerkes’i, Laz’ı, Boşnak’ı, Arnavut’u, Pomak’ı, Tatar’ı, Afgan’ı, Hintlisi… Hepsi aynı siperde, aynı dualarla, aynı vatan aşkıyla omuz omuza savaştı.
18 Mart 1915'te, deniz zaferiyle…
9 Ocak 1916'da, kara zaferiyle…
Çanakkale bir mühür oldu,
İstanbul bir emanet olarak kaldı.
Ve dünya, Fatih’in emanetinin bir avuç çapulcuya bırakılmayacağını öğrendi.
Ey şüheda!
Siz ki, toprağı vatan kılanlar…
Siz ki, can verip millete can olanlar…
Siz ki, kefensiz yatan, adını tarihe kanla yazanlar!
"Toprak, uğrunda ölen varsa vatandır!" demişti şair,
Ve siz, bu mübarek toprakları kanlarınızla mühürlediniz!
Her bir damlanız, bu vatanın harcı oldu,
Her bir nefesiniz, milletin istiklâl marşı oldu!
Siz, şehadetin en yüce makamına erişenlersiniz!
Siz, cennete açılan kapının bekçilersiniz!
Gök kubbe, adınızı dualarla anıyor,
Rüzgâr, zaferinizi dört bir yana fısıldıyor,
Dalgalanan al bayrak, kanınızla yükseliyor!
Ve biz...Sizin emanetinize asla gölge düşürmeyeceğiz!
Bu vatan, bu bayrak, bu ezan…Sonsuza dek dimdik ayakta kalacak!
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ!
Yusuf Aydın Taştekin
Kalemine sağlık üstadım. İstifâdeli ve akıcı bir makale olmuş.