Başkasının Yüküne Eğilmeden Yürümek
- Yusuf Aydın TAŞTEKİN
- 19 Oca
- 2 dakikada okunur
Hayat, insanı uçsuz bucaksız bir koridora davet eden esrarengiz bir yolculuktur. Bu koridorun her köşesi, her kıvrımı, yürüyenlerin omuzlarındaki yüklerle şekillenir. Kimileri bu yolda, ellerinde güller, yüzlerinde bir tebessümle süzülürken; kimileri sırtlarında ağır, görünmeyen çöp yığınlarını taşır. O çöpler ki hayal kırıklıkları, suskun acılar, derin öfkeler ve yarım kalmış umutlardan müteşekkildir. Bu yüklerle dolup taşanlar, sonunda bir döküm noktası ararlar. Ve işte tam o noktada karşılarına çıkan insanlar, onların bu yüklerinden nasibini alıp almayacağına karar vermek zorunda kalır. Peki ya sen? O çöplerin hedefi mi olacaksın, yoksa o ağırlığın altından sıyrılıp yoluna devam eden bir yolcu mu?
Kimi zaman bir keskin bakış, kimi zaman aceleyle fırlatılmış bir kelime... İnsan çoğu kez bu çöplerin doğrudan kendisine yöneltildiğini zanneder. Oysa bilmez ki bu taşkınlıkların kökleri bambaşka derinliklere uzanır. Her sert söz, sahibinin içindeki fırtınalardan kopup gelen bir dalgadır; her soğuk bakış, onun kendi karanlıklarında çırpınan ruhunun bir yansımasıdır. İnsan, bu taşkınlığı üstüne almakla, başkasının birikmiş çöplerini kendi hayatına buyur etmiş olur. Halbuki basiret o anda başlar: O çöplerin kendisine ait olmadığını idrak etmek ve içten bir tebessümle yoluna devam etmek...
Hayatın ağırlığı, başımıza gelenlerden değil, onlara verdiğimiz tepkilerden doğar. Mutluluk, dış dünyanın karmaşasında değil, iç dünyamızın sükûnetinde kök salar. Belki de insanın öğrenmesi gereken en büyük ders budur: Kendisine yönelen öfke, hüzün ya da kırıcı sözlerin bir aynadan yansıma olduğunu kavrayabilmek. Biriktirilen çöplerin bize bulaşmasına izin vermemek, ruhumuzu kendi huzuruyla koruma altına almanın anahtarıdır. Bazen bu, suskun bir kabul ile olur; bazen de derin bir nefes alıp edilen sessiz bir dua ile. Çünkü dua, sadece bir niyet değil, aynı zamanda arınmanın ilk adımıdır.
Elbette, bize nazikçe yaklaşanları sevmek, onlara sevgi ve şefkat sunmak kolaydır. Ancak, esas meziyet, bizi incitene bile bir dua ile yaklaşabilmektir. Dua, bir teselli dileği değil, aynı zamanda başkasının yüklerinden arınmasına yardımcı olma çabasıdır. İnsan, bu çabayla yalnızca başkalarına değil, dünyaya da bir parça ışık bırakır. Her dua bir yarayı sarar, her içten tebessüm bir kalbin yükünü hafifletir.
Hayat, nihayetinde yalnızca bir olaylar zinciri değildir. O, bu olaylara bakışımızın ve verdiğimiz anlamların toplamıdır. İnsan, kendi gözlerinin ardında sakladığı nazarıyla dünyasını inşa eder. Kimileri karanlık bir manzaranın gölgesinde kaybolurken, kimileri o karanlıkta bile yıldızların parıltısını görür. İşte o yıldızları görebilen, ışığı seçebilen kişi, hayatın gerçek özüne dokunur. Çünkü bu yolculuk, çöp kamyonlarının gürültüsüyle değil, sessiz bir ışığın rehberliğiyle anlam kazanır.
Ve bir gün, bu uzun koridorda yürürken, başkalarının yükleriyle eğilmeden, ama onların acılarına da gözlerini kapatmadan ilerlemenin erdemini öğreniriz. Böylece, yalnızca bir yolcu değil, aynı zamanda bir şifa taşıyıcısı oluruz. Hayat, yüklerden sıyrılmayı bilenlere bir başka güzel görünür; ışığı bulmayı seçenlere ise bir armağan olur.
Comments