top of page

Tolstoy - Din Nedir?

  • Yazarın fotoğrafı: Yusuf Aydın TAŞTEKİN
    Yusuf Aydın TAŞTEKİN
  • 22 Oca 2020
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 21 Mar 2020


Birbirinden değerli eserler kaleme alan başarılı Rus yazar Lev Nikolayeviç Tolstoy, bu kitabında da aydınlatılması gereken önemli bir meseleyi ele almış ve kendi fikirleri doğrultusunda bir çıkarımda bulunmuştur. Kendi fikirleri diyorum, çünkü "Nedir ?" sorusuna verilen cevap, yapılan tanım neyse ondan sonra ortaya konulan fikir de tanıma göre şekil alır. Dolayısıyla "Din nedir?" sorusuna binaen yaptığınız tanım ne ise, bu tanımın içinde ve dışında kalanları da bu mercekten değerlendirmiş olursunuz.

Tolstoy muhtemelen din konusunda insanların kafasının karışık olduğunu görmüş, gerek kapitalizm gerek sosyalizm akımlarının etkileri gerek de aydınlanma ile başlayan kırılmadan dolayı bu meselenin aydınlatılmasın elzem olduğunu düşünmüştür.

Tarih boyunca dinler hep var olagelmiştir. Zaten Tolstoy da kitabında aklı başında hiçbir insanın dinsiz yaşamadığını ve yaşayamayacağını ifade eder. Gerek mitolojilerin varlığı gerek de dini kendi menfaatleri doğrultusunda tekelleştirip tahrif edenlerin varlığı din hakkında kafa karışıklığı meydana getirse de insanın anlam arayışına en tatminkar cevabın dinlerden çıktığı aşikardır.

İnsan var olmak ve bu hayatı seçmek için bir tercihte bulunmamıştır. Dolayısıyla kendisini bulduğu bu dünya hayatı içerisinde, hayatın anlamının ne olduğunu, niçin burada bulunduğunu, gördüğü bu muhteşem nizamın hangi sebep tarafından inşa ve tanzim edildiğini merak etmiş ve bu soruların cevabını aramaya koyulmuştur. İşte dinler -farklılık arz etse de- genel itibariyle bir yaratıcının halk ve idaresi, öte dünya anlayışı gibi inançlar üzerinden bu anlam arayışına cevap vermektedir. Fakat -öncesindeki bazı filozofların etkisi olmakla birlikte- özellikle Auguste Comte'la başlayan Pozitivist süreçle dinler artık tarih sahnesinden atılmaya çalışılmış, Tanrının yerine ikame edilen bilim yagâne söz sahibi olmaya başlamıştır.

Tolstoy, bu kitabında din hakkında belli tanımlardan bahseder ve en son kendi tanımını yapıp dinin aslında hep var olacağını ifade eder. Bazıları dinin Tanrı tarafından Peygamberlere gönderilen kurallardan müteşekkil vahiy, kimisi dinin tamamen hurafeler bütünü olduğunu, kimisi de -hakikatine inanmasa da- toplumu bir arada tutan bir araç hüviyetinde olduğunu düşünmektedir. Tolstoy, bu üç tanımın da eksik olduğunu ve dinin, mebde ve menşe yani varlığının sebebi, başlangıcı ile nasıl yaşaması gerektiği ve mead (yani yaşamın ötesi) konusundaki fikirlerden ibaret olduğunu ifade etmektedir.

Tolstoy, "Bilim!" adı altında dinlere karşı yapılan saldırılara tek tek cevap vermeye çalışırken bir de dinlerin tahrif edilişi meselesi üzerinde durur. Ona göre genellikle dinler süreç içerisinde belli kişilerin, akımların etkisiyle özünden koparılarak hurafelerle dolup taşmıştır. Daha çok Hristiyanlık üzerinden meseleyi irdeleyen Tolstoy, tek kanununun sevgi kanunu olduğu Hristiyanlık dininin zamanla nasıl tahrif edildiğini, zulmün nasıl revaç bulduğunu anlatır. Tanrı ile insan arasında İsa dogmasının (dogmadan kasıt, ilahi bir kişiliğin atfedilmesi) girmesinden de bahseder.


Bir taraftan tanrı koltuğuna oturtulan bilim, bir taraftan da dini kendi emelleri uğruna tekelleştiren bir takım şahısların ortaya çıkardığı hurafeler, din hakkında zihinleri bulanıklaştırsa da bu iki etkenin de dinin özüyle alakalı olmadığı bilinmelidir. Çünkü din "neden ?" sorusuna verilen cevap iken bilim ise "nasıl ?" sorusuna verilen cevaptan ibarettir. Birbirlerine muğayir olmaları düşünülemez. Aynı şekilde bir dinin özünün sahih kaynaklardan özümsenmesi de dini hurafelerden arındırır. Böylelikle din hakkındaki bu bulanıklık da ortadan kalkmış olur.

Commentaires


  • facebook
  • twitter
  • linkedin
  • instagram

©2019 by Âb-ı Hayât. Proudly created with Wix.com

bottom of page