Göğü Delen Adam "Papalagi"
- Yusuf Aydın TAŞTEKİN
- 19 Oca 2020
- 2 dakikada okunur

Örjinal adı "Der Papalagi" olan bu kitap Erich Scheurmann tarafından ilk kez 1920 yılında kaleme alınmıştır. Samoa'da bir kabile şefi olan Tuiavii'nin Avrupa'da geçirdiği günlerde edindiği tecrübelerini kaleme alıp halkına anlatmasını konu edinmektedir.
Papalagi, beyaz insanlar, yabancılar demektir. Samoa ' ya ilk gelen misyoner, masmavi deniz ve göğün birleştiği yerden görünen kocaman bir beyaz yelkenliyle adaya geldiği için, oranın yerlileri tarafından ufukta bir delik olarak görülmüştür.. İşte beyaz adamın (Papalaginin) içinden çıkıp, geldiği bu deliğe de Göğü Delen Adam adını vermişler.
Her insan kaderin bir cilvesi olarak farklı coğrafyalarda, farklı kültürlerde ve zihin dünyalarında bulur kendini. İçinde bulunduğu yaşam koşulları kendisini öyle bir çepeçevre sarar ki yegane hakikatin kendisinde olduğunu zanneder. İşte bazı insanlar da vardır ki hayatı sorgulamaya ve farklı bakış açılarından okumaya çalışır
21. yüzyılın insanları olarak kendimizi modernizmin kucağında bulduk. Dünya, küçük bir kutu içine sığdırıldı ve herkesin elinde bulunan teknolojiler sayesinde içinde bulunduğumuz akımlarla, ideolojilerle ya da adına her ne denirse, zihin dünyalarımız inşa edildi. Batı'nın Batı dışı toplumlara ikinci sınıf insan muamelesi yapması gibi bizler de aslında bizim gibi olmayanlara ikinci sınıf insan muamelesi yaptığımızın farkında değiliz.
Tuivaii, içinde yaşadığı kabilenin toplumun yaşam şartlarının, doğallıklarının, o sade ve samimi yaşantının Papalagilerin o görkemli, şatafatlı yaşantılarından çok daha güzel ve huzurlu olduğunu anlatmaktadır. Aynı zamanda değindiği çok önemli bir nokta daha vardır. Der ki Tuivaii: içimizde bazı zayıf insanlar bu görkemli teknolojilere, yaşam standartlarına kapılıp onlara özenebilir. Ama bunu unutmasınlar ki bizim mutluluğumuz, huzurumuz o görkemli hayatlarda yaşayanlardan çok daha fazladır.
KİTAPTAN BAZI ALINTILAR
- Papalaginin hayatında bir kız ne kadar çok kapanırsa o kadar iyi karşılanır ve herkes onun edepli olduğunu düşünür. O halde nasıl olur da büyük toplantılarda ve şölenlerde boyun ve sırtları açık, etlerini gösterdikleri halde edepsiz sayılmıyorlar. Bunu anlamış değilim.
- Papalaginin kendi burnu köpek balığının dişi gibi sivri ya, ona göre güzel olan odur. Buna karşılık bizim sonsuza dek yuvarlak kalacak burnumuz ona göre çirkin ve biçimsizdir. Oysa biz tam tersini düşünüyoruz.
- Beyaz adamın gerçek tanrısı, kendisinin "para" adını taktığı yuvarlak metal ve ağır kağıttan başka bir şey değildir.
- Papalaginin hayatında, yürüdüğün yol için, kulübeni yaptığın yer için, gece yatacağın döşek için, odanı aydınlatan ışık için para vermen gerekir. Kısacası her şey için para ödemelisin. Her yerde bir kardeşin durup sana elini uzatır. Eğer içine bir şey koymazsan seni aşağılamaya ve azarlamaya başlar. İçinden bir gülüş ya da dostça bir bakış onu yumuşatamaz.
Ayrıca bedenin toprağa verildiği için mezarına da senin adına dikilen taş için de para ödemen gerekir.
- Beyazların dünyasında insanların ağırlığı yalnızca parasıyla ölçülür. Yiğitliği, soyluluğu ya da zekasının parlaklığıyla değil.
- Papalagi hiç bir şeyi sevemez. Makine her şeyin aynısından bir daha yaparken (yani teknoloji sayesinde her üründen istediğin kadar üretebilirken) nasıl sevsin ki?
- Gazeteler, insan ruhu için kötü bir yönü vardır. Şunun bunun hakkında, ulu şeflerimiz hakkında, başka ülkelerin şefleri hakkında, olup biten ve insanın yaptığı her şey hakkında nasıl düşünmemiz gerektiğini söyler.
Comentarios