Ateşe Serilen Seccade
- Yusuf Aydın TAŞTEKİN
- 23 Haz
- 2 dakikada okunur

Çölün tam ortasında yitirilmiş bir âb-ı hayat misali;
Kumun altında hâlâ serin olduğunu hayal ettiğim bir hayata uzanır gibi;
sırtında kevser vaadiyle yola çıkan,
ama her adımda dudağı çatlayan bir aşk kervanının en son yolcusu gibi sevdim seni.
Tenin, ilkin hakikatin cilde bürünmüş tecellîsi sanıldı bana —
fakat her yaklaşımımda varlık cilâsıyla parlayan o siluetin altında,
yokluğun en derin yankısı titriyordu.
Ve ne zaman uzansam sana,
ellerim değil, kalbimin bütün cüzleri
bir seraptan geri döner gibi boşa düşüyordu.
Ve sen kaçtıkça, ben sende yanmakla kalmıyor,
yanışı bir ibadet şekline dönüştüren bir müptelâya dönüyordum.
Kul oldum —
Sen kendi zamanının içine yerleşmiş,
hayatının düzenli kıyılarında yürüyen bir sâkin gibi yaşarken,
ben, senin ömrüne yalnızca kıyıdan bakan bir sığınmacıydım;
kalbini ülke bildim,
ama ne yurttaşlığın ne oturma iznin verildi bana.
Göz bebeklerini sınır kapısı sandım;
her bakışın bir kabul sanrısıydı —
ama ben senin hayatında
gölgesine bile müsaade edilmeyen
bir isimsizdim.
Yanında bulunduğumda dahi,
bir ülkede geçici ikamet hakkı tanınmış
bir mülteciydim.
Öz vatandaşlarınca hep kaçak bilindim.
Ben ki ne bayrak açtım ne toprak talep ettim,
sadece rüzgârına karışmak istedim o kalbinin,
ama ne zaman yönüne yönelsem,
o rüzgâr beni hep başka iklimlere savurdu.
Senin etrafında seninle ilgili anlatılar,
başkalarının gözlerinden geçen,
başkalarının dilinde biçimlenen bir “sen” dolaşıyordu etrafımda —
oysa ben, hiçbir anlatıya sığmayan,
yalnızca kendi yandığım hâliyle tanıdım seni.
Her anlatı bir eksik parçaydı
ve o eksikliğin içine baktıkça
ben, sana değil —
senin bende açtığın boşluğa divâne oldum.
Seninle yakınlaştığımda
serinlik değil, daha yoğun bir yanışla karşılaştım,
çünkü her yakınlık,
biraz daha “senin olmadığım”ı hatırlatıyordu.
Sana ait bir cümlede,
yalnızca dipnota yazılmış bir kelimeydim —
okunmadan geçilen,
hatta belki hiç yazılmamış bir izah…
Ve şimdi,
sana dair bütün hatıralar birer yankıdan ibaretken,
ben hâlâ seninle yaşanmamış bir vaktin özlemini çekiyorum.
Biz hiçbir zaman başlamadık,
ama hiç bitmemek gibi ağır bir yoklukla kaldık birbirimizde.
Bazen aşk, bazen iki kalp arasında bir köprü değil,
tek bir kalbin kendi içine kurduğu sonsuz bir sığınak talebidir.
Commentaires